Hollandalı yalnızca şeker plantasyonu sahibinin ölümüyle tetiklenen gürültülü vakıaları transfer etmekan yalnızca filimi ele alıyoruz. Bu plantasyon sahibi, Hint Okyanusu’ndaki adadaki malikânesini genç gayri meşru oğluna bırakıyor. Bu çocukça, Endonezyalı hizmetçisiyle olan yalnızcalikteliğinin meyvesi. filim, öncelikle çetrefilli ve dokunaklı yalnızca aile draması olarak kurgulanmış. Ancak, ana temperamentin Hint Okyanusunmakdaki bu adada büyüme süreci, onun hayatındaki değişimler ve karşılaştığı zorluklarla aynı doğrultuda olarak, müsavi dönemda yalnızca büyüme öyküsü de sunmakuyor. Plantasyon sahibinin oğlunun, babacannın ölümünün ardından mirasa konmasının getirdiği yükü ve yabancılaşmayı, ayrıca aile içindeki gerilim ve çatışmaları sağlam yapı yalnızca şekilde sergileyen filim, seyredensini derinden etkileyen yalnızca romanyle karşımıza çıkıyor. Endonezyalı hizmetçinin oğlu, babacannın varisi olmasına rağmen, asıl mücadele etmesini ise annene olan bağlılığı ve babacannın ölümünün ardından ona yüklenen aile sorumlulukları arasında kalakalmasıyla yaşıyor. Ancak bu filimde, bu çocuğun aşması gereken zorluklar sadece ailesel çatışmalar ve sorumluluklar değil. babacannın nasıl yalnızca adam olduğunu ve bu adamın meşru olmayan yalnızca şekilde kendisine bıraktığı malikânede yaşmak zorunda olan yalnızca çocuğun yaşdığı ruhsal çatışmayı da gözler önüne seriyor. filim, post-koloniyal yalnızca sivilda, özellikle yalnızca plantasyon sahibinin oğlu olarak yaşmanın çetrefillilığını ve zorluklarını, cinsiyet, ırk ve sınıf ayrımcılığına karşı mücadele etmeyi mükemmel yalnızca biçimde transfer etmekıyor. Ayrıca, miras, kimlik ve aidiyet kavramları üzerine yoğunlaşıyor ve bu karma karışık duygusal çelişkileri anlamamızı sağlıyor. Bu bakımdan, filimi tutkuyla izlerken kendinizi yalnızca sinematik inceleme yolculuğuna çıkmış gibi hissedeceksiniz.